21 Temmuz 2010 Çarşamba

NURİ EROĞLU- TIP FAKÜLTESİ

Söz konusu İstanbul olunca herkesin söyleyecek bir kaç kelamı vardır elbette. Binlerce yıllık hayat ve o hayattan kalan eserler söz konusu çünkü... Her insan İstanbul'da mutlaka bir şeyler bulur ya da diğer biR deyişle her insan kendini İstanbul'un farklı bir köşesinde mutlaka bulur..
2010 yılı aslında İstanbul için beslenen duyguların dışa vurum zamanıydı. Biraz geç de olsa İstanbul sonunda hak ettiği gibi Avrupa Kültür Başkentiydi. Biraz geç diyorum çünkü İstanbul kendinden önce kültür başkenti olan şehirlerden daha derin ve saygın bir kültüre sahip bir şehirdir. Nihayetinde artık hakkettiği yerde...
Kültür Başkenti olduktan sonra yapılan etkinliklere katkımızın olacağını düşünmemiştim aslında.. Ama internetten ve çevremdeki arkadaşlarımdan öğrendiklerimden sonra çorbada tuz denizde katre misali bir şeyler yapabileceğimizi düşünmeye başladım.
En büyük İstanbul gönüllülerinden birinin yanı başımda, kaldığım yurtta olduğunu öğrenince şevkim daha da arttı. Büyük İstanbul'un Büyük Gönüllüsü İlker Arslan:)) İlker İstanbul 2010 AKB bünyesinde yapılacak olana Kadırga Mahalle Şenliği'nden bahsetti, bende seve seve katılacağımı söyledim.
İlk defa yapılacak olan bu mahalle şenliği için önceden iyi bir altyapı hazırlanmalıydı ve bunun için önceleri haftanın 1 günü olan toplantıların sayısı haftada 2 ye çıktı. Şenliğin yapılacağı tarih yaklaşınca ve işler daha somut bir hal alınca toplantılar ve çalışmalar daha zevkli olmaya başladı. İnsanlar verdikleri uğraşların meyvelerini almak için sabırsızlanıyordu artık...
Daha koordineli bir şekilde hareket edebilmemiz için çeşitli birimlere bölündük. Murat abi (Alemdar) bu konuda tecrübeliydi ve tabir-i caizse tecrübesini konuşturuyordu.
Ben ve benim gibi birkaç yarım doktoru sağlık masasında görevlendirdi. Toplantılarda bu masada neler yapabileceğimizi düşündük ve küçük beyin fırtınaları sonrasında güzel fikirler ortaya çıktı; çocuklara diş fırçalama ve el yıkama tekniğini öğretebilirdik, insanlara ilaç kullanımı konusunda bir kaç püf noktadan bahsedebilirdik ve toplumunun önemli kesimini ilgilendiren önemli bir konuda bir konferans düzenleyebilirdik. Nihayetinde yapacaklarımız hakkında fikir birliğine varmıştık ve konferansın konusunu ''Meme Kanseri ve Kendi Kendine Meme Muayenesi'' olarak belirlemiştik. Tabi ki bu konuda bize destek veren Prof. Dr. Vahit ÖZMEN hocamıza ve tatil gününde zaman ayırıp gelerek konuşmasını yapan Doç. Dr. Neslihan CABİOĞLU' unun yardımlarını unutamayız.
Bütün hazırlıklardan sonra artık şenlik zamanıydı ve tarih 15 mayıs... Şenlik alanında koşuşturan gönüllüler, yapılan konseri,tiyatroyu,gösterileri izleyen mahalleli, hayal köşesine akın eden yüzleri rengarenk olmuş çocuklar, mahalle kadınlarının yaptığı yemekler,el işleri ve daha sayamadığım nice şeyler... Tam bir şenlik alanıydı, açık söylemem gerekirse bu kadarını beklemiyordum:)) Herkes halinden memnun görünüyordu ve bizim de tam olarak istediğimiz buydu aslında. Mahalleli şenliğe o kadar içten katıldı ki sahneden şenliğin bundan sonraki yıllarda devam edeceği müjdesini veriyordu mahalle muhtarı... O da bu şenliğe dört elle sarılmış gizli kahramanlardan biriydi...
Her şey o kadar yolunda gitti ki şu da olmasa daha güzel olacaktı diyeceğimiz bir şey bulamadık gecenin sonunda. Ve artık final zamanıydı ve finale yakışır bir konserle şenlik resmine son fırça darbesini Sıra Gecesi Ekibi vurdu.
Benim için çok güzel ve unutulmaz bir deneyimdi. Beni bu çalışmaya dahil eden çalışmalarda yardımını esirgemeyen, zaman ayıran, emek ve gönül veren tüm Gönüllülere teşekkür ediyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder